Giresun (Rumca: Κερασούντα, Lazca: K’erosili), Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz bölümünde, kuzeyinde Karadeniz sahili ile güneyinde Kuzey Anadolu dağlarının ikinci sırası arasında yer almakta olup, batısında Ordu, güneybatısında Sivas, güneydoğusunda Erzincan, doğusunda Gümüşhane ve kuzeydoğusunda da Trabzon ile çevrilidir.
Yunan kolonizasyonu öncesinde bölgede Karadeniz’in yerli kabilelerinin varlığı bilinmekte olup Hitit kaynaklarında “Kaşka” adıyla geçen kendir ziraati yapan savaşçı bir halkın bahsi geçmektedir. MÖ 7. yüzyılda Kolkhis ülkesinde Miletli koloniciler tarafından kurulan kent merkezinin çevresinde Kolh (Tzan/Laz) halkına ait köyler bulunmaktaydı. MÖ 6. yüzyılda Pers İmparatorluğu’nun eline geçen bölge, Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yıkmasının ardından özgürlüğüne kavuşmuştur. Sonrasında Pontus Krallığı tarafından ilhak edilen yöre, Zela Savaşı’nın ardından diğer Doğu Karadeniz şehirleri gibi Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş 1300 yıl sürecek Romalılaşma (Rumlaşma) sürecine girmiştir.
Eski adı Yunanca: “Kerasounta” (Κερασούντα), “Pharnacia”, “Choerades” olan şehrin adı daha sonraları Roma ve Bizans yönetiminde “Kerasous” veya “Cerasus” olarak değiştirilmiştir. Kerasus, Yunanca “boynuz” demektir ve yarımadayı tasvir etmek için kullanılmıştır, “ounta” son eki ile birlikte Kerasous olan şehrin adı zamanla “Kerasunt” olarak söylenilmiştir. Pontus Devleti’nin yıkılıp Roma hakimiyetinin başlamasından sonra Giresun yöresinin yerli kabileleri süratle asimile olarak tarih sahnesinden çekilmiştir. Bununla birlikte Roma ve Bizans kaynaklarında bölge halkı Can (Tzan) olarak adlandırılmaya devam etmiştir. Roma döneminde Giresun Karadeniz’in oldukça önemli bir şehri durumundaydı. Bu dönemde şehir kendi adına para basma yetkisine sahip olacak kadar gelişmiştir.
Giresun 1397 yılında Türkmen Beyi Emir oğlu Süleymen Bey tarafından fethedilmiş olup o zamandan bu yana işgal görmemiştir. Daha sonraki yıllarda Osmanlıların Trabzon İmparatorluğu’nu 1461 yılında fethi ile Giresun da Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine geçmiştir. 1500’li yıllardaki tahrir defterlerinde Giresun ve civarının (Koyulhisar/Büyükliman/Vakfıkebir) arası Vilayeti Çepni olarak görünüyor ve özel bir yönetimle idare ediliyordu. Beylikler döneminden sonra (1461) Osmanlı İmparatorluğu’nun Trabzon Vilayeti’ne bağlanmış olan Giresun, 1920’de Ordu, Tirebolu ve Görele kazalarıyla birleştirilerek Giresun Sancağı kurulmuştur. 1923’te il olmuştur.
1923 mübadelesi ile Hristiyan nüfusunu kaybeden kentte ticari hayat tamamen Müslüman nüfusun eline geçmiştir. Yörenin temel ekonomik etkinliği olan fındık üretimi ekim alanları bu dönemde arttırılmıştır. 1926 yılında Giresun Ticaret Borsası ve Kızılay Giresun Şubesi açılmış, 26 Temmuz 1938 tarihinde Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) kurulmuş, 1944’te Şebinkarahisar Devlet Hastanesi,1959’da Tirebolu Çay fabrikası, 1962’de Giresun Göğüs Hastalıkları Hastanesi, 1970’te Giresun Fındık İşleme Tesisleri ve SEKA Aksu Kağıt Fabrikası,1971’de Doğankent Hidroelektrik Santrali, 1976’da Giresun Meslek Yüksek Okulu hizmete başlamıştır. 2007’de Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi kurulmuştur.
İl merkezi, Aksu ve Batlama vadileri arasında denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde kurulmuş olup, bu yarımadanın doğusunda ve 2 km açığında Doğu Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası bulunmaktadır.
Doğu Karadeniz Dağları’nın orta kesimleri il sınırları içerisinde yer almakta olup Giresun Dağları adıyla bilinir ve Zirvesi olan Abdal Musa Tepesi 3.331 m’dir. Denizden itibaren yükseklikler hızla yer yer 2.000 metre yüksekliğe ulaşırlar. Derin vadilerle parçalanmış Giresun Dağları üzerinde eski buzulların açığı topoğrafik formların yanı sıra, buzul göllerine de rastlanmaktadır. İl sınırlarında yer alan önemli yükseltiler şunlardır: Abbal Musa Dağı (3.331 m), Gâvur Dağı (3.248 m), Küçükkor Dağı(3.044 m), Cankurtaran Dağı(3. 278 m),Karagöl Dağı (3.095m) , Akıl Baba Dağı (2.561 m), Çaldağı (2.035 m)
Kuzey Anadolu Dağları’nda kaynak bulan pek çok akarsu, ili güneyden kuzeye geçerek Karadeniz’e dökülmektedir. Aksu Deresi, Batlama Deresi,Yağlıdere Deresi, Gelevera Deresi ve Harşit (Doğankent) Çayı ile Pazarsuyu bu akarsuların önemlileridir. Ayrıca ilin güney kesiminden doğu-batı doğrultusunda geçen Kelkit Çayı da bu tür bir vadide akmaktadır.
İl sınırları içerisinde önemli bir göl olmamakla birlikte Karagöl Dağı ve Sağrakgöl üzerinde küçük buzul göllerine rastlanmaktadır.
İlin kuzeyi ile güneyi arasındaki iklim farkı, yağış miktarının güneye doğru azalması doğal bitki örtüsünün yapısını da aynı ölçüde etkilemektedir. Giresun ve çevresi, zengin tarım alanlarına sahiptir. Kelkit Vadisi ile kollarının civarı bozkır görünümünde olmasına karşın, kıyı ile dağlar arasında kalan kesimi ormanlarla kaplıdır.
Genellikle Karagöl Dağları’nın batısında yer alan önemli yaylalar şunlardır: Kulakkaya, Tamdere, Karagöl, Sağrak, Kümbet, Bektaş, Sisdağı , Paşakonağı.